Şehit ailelerine kurbanlık veriyoruz” diyerek insanları kandırmaya çalışıyorlar.
Şunu asla unutmayın: Kamu görevlileri telefonla arayarak, hele hele tehdit ederek, hiç kimseden para istemez!
Karşıdaki ses kendinden emin:
“Ben Savcı Ahmet Yılmaz. Adınız bir terör örgütüyle yapılan para transferinde geçti. Hesabınızı incelememiz gerekiyor.”
Tansiyon bir anda düşüyor. Kalp atışları hızlanıyor. Akıl devre dışı kalıyor. “Aman,” diyorsunuz, “Ne gerekirse yapayım!”
Ve işte o anda, en büyük hata başlıyor.
Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanından aynı çığlık yükseliyor:
“Bizi dolandırdılar!”
Kendilerini polis, savcı, hâkim, jandarma, istihbaratçı ya da maliyeci olarak tanıtan dolandırıcılar, türlü senaryolarla vatandaşları kandırıyor.
Bazen “Hesabınız FETÖ ile bağlantılı çıktı,” bazen “Adınız kara para soruşturmasında geçiyor” diyerek insanları korkutuyor, baskı kuruyor ve paralarını kendi hesaplarına aktartıyorlar.
Bu bilinen dolandırıcılık yöntemiydi.
Şimdi yeni yöntem:
“Maliyeden arıyorum. Bakanlığımız Türkiye genelinde şehit ailelerine kurbanlık dağıtımı yapıyor. 29 kurban açığımız kaldı. Gönüllü olursanız şehit yakınlarını sevindireceğiz.”
Üstelik bu insanlar bazen öyle ikna edici konuşuyorlar ki; eğitimli, uyanık, dikkatli bireyler bile bu tuzağa düşebiliyor.
Çünkü bu bir akıl oyunu değil; bir korku tiyatrosu.
Ve bu tiyatronun sonunda, ne yazık ki çok sayıda kişi hem parasından hem güven duygusundan oluyor.
Dikkat edin:
“Biz devletiz, bağışınıza fatura keseriz. 29 kurban açığı var, gönüllülük esasıyla sizden rica ediyoruz. Devlet kimseden bir şey istemez” diye de ekliyorlar.
Oysa devlet yetkilileri defalarca uyardı:
Savcı da olsa telefonda para istemez.
Polis, sizden hesap numarası ya da şifre talep etmez.
Jandarma, sizden para istemez.
Maliye Bakanlığı denetim müfettişleri, bakan yardımcıları sizden asla para istemez, hele kurbanlık hiç istemez!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti böyle bir kampanya yapacaksa, bunu devletin başı duyurur.
Kaldı ki, şehit aileleri için kurbanlık toplamaya da ihtiyacı yoktur!
Son numara:
Maliyeci gibi davranıp tehdit ederek kurbanlık parası toplamak...
Ancak bu uyarılar kulağımıza ulaşsa da, o an gelen telefonun baskısıyla “Acaba doğru mu?” paniğine kapılıyoruz.
İşte burada bir toplumsal bilinç sorunu başlıyor.
Bu sahtekârlıklarla mücadele yalnızca bireyin değil, toplumun da görevidir.
Peki ne yapmalı?
Soğukkanlı olun.
Korkmayın, panik yapmayın.
Gerçek devlet görevlisi sizi korkutarak değil, resmî yollarla bilgilendirerek hareket eder.
Kurban parası istendiğinde bunun bir dolandırıcılık oyunu olduğunu bilin.
En yakın polis karakoluna, jandarma birimine ya da 112'yi arayarak ihbarda bulunun.
Kimseye kişisel bilgi vermeyin: hesap numarası, kimlik bilgisi, adres ya da şifre gibi bilgileri asla paylaşmayın.
Telefonu hemen kapatın.
Ardından gerçek bir savcılığa, karakola ya da 112’ye durumu bildirin.
Yakınlarınızı uyarın. Özellikle yaşlılar ve teknolojiye uzak kişiler bu dolandırıcılıkların en büyük mağdurları arasında.
“Kurban bedelini vakıflara değil, bize gönüllü olarak verirseniz şehit ailelerine yardım edeceğiz” diyenlere kanmayın.
Devlet, Maliye, kurban parası toplamaz!
Bu mesele artık yalnızca bireysel bir mağduriyet değil, toplumsal bir tehdittir.
İnsanların yastık altındaki birikimleri, emeklilik paraları, çocuklarının düğün için biriktirdiği altınlar birer birer bu düzenbazların ellerine geçiyor.
Artık susmanın değil, uyanmanın zamanı.
Çünkü her gelen “savcı” araması, bir başka evde sessiz bir yıkım demek.
Ve unutmayın:
Gerçek adalet telefonda değil, adliyededir.
Polis karakolundadır, Maliye'dedir, devletin kurumlarındadır.
İyi günler dilerim.