Sahillerde otel ve tatil köyü yapmak için yakılan orman, tarla , bağ bahçe yeri açmak için yakılan orman, kesilen ormanlarımız yanan ormanlarımız, kesende yakanda haindir.. vatan hainidir.. Şehir merkezinde herkesin gözü önünde idam edilmelidir..
Bugün Kahramanmaraş’ta yanan ormanların yerine yenisini Orman Bölge Müdürlüğü kısa sürede diker ama benim torunların bile o ormanı görmesi mümkün değil ancak 100 yıl sonra bir daha yakmazlarsa ormanımız var diye bileceğiz..
Ormanı Devlet mi Korur, Halk mı?
Dünyamız her geçen gün orman varlığını kaybediyor. Yangınlar, kaçak kesimler, sanayi baskısı ve ilgisizlik doğanın akciğerlerini tehdit ediyor. Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değil; dünyanın dört bir yanında yaşanan ortak bir sorun. Ancak bazı ülkeler bu gidişatı tersine çevirebilmiş. Nasıl mı? Ormanı vatandaşa emanet ederek...
Bugün sizlere dünyada ormanların nasıl korunduğundan, bu işin sadece devletin değil halkın da görevi olduğundan söz etmek istiyorum.
Nepal’den Ders Almak Gerek
Nepal gibi gelir seviyesi düşük ama halkı bilinçli ülkelerde, ormanların korunması tamamen köy halkına bırakılmış durumda. “Toplum Temelli Orman Yönetimi” adı verilen bu sistemde devlet, ormanın mülkiyetini elinde tutuyor ama bakımını ve işletmesini halka devrediyor. Köylüler ormanı ekip biçiyor, koruyor, hatta yangınla bile mücadele ediyor. Ne mi oluyor? Ormanlar yeşeriyor, kaçak kesim azalıyor, orman halkı ekonomik kazanç sağlıyor.
Amerika'da Orman Sahibi Olmak
ABD'de ormanların yarısından fazlası özel mülkiyette. Ancak bu sahipler öyle kafasına göre ağaç kesemiyor. Ormanı korumayı taahhüt edenlere vergi indirimi, teşvik ve imar kolaylığı gibi imkanlar sunuluyor. Yani hem orman korunuyor, hem de mülk sahibi kazanıyor.
Kosta Rika: Korursan Para Kazanırsın
Kosta Rika örneği çok ilginç: Devlet, ormanını kesmeyip doğal yapısını koruyan kişilere “çevresel hizmet bedeli” ödüyor. Koruma, sulama, yabani hayatı destekleme gibi işler yapan vatandaş, devletin desteğini alıyor. Böylece doğa da kazanıyor, insan da.
Türkiye’de Neler Oluyor?
Bizde ormanlar anayasal güvence altında, mülkiyeti devlete ait. Bu doğru ve gerekli bir yaklaşım. Ancak korunması sadece Orman Genel Müdürlüğü’ne bırakıldığında yeterli olmuyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan orman köylüsünün ormana düşman değil, dost olmasını sağlamalıyız.
Son yıllarda “gelir getirici tür” projeleriyle köylüye ceviz, badem, keçiboynuzu gibi ağaçlar dikmesi için destek veriliyor. Bu güzel bir adım ama yeterli mi? Köylü, eğer ormandan geçimini sağlayamazsa, ormanı korumak yerine yok etme eğilimine girebilir.
Bir Öneri: Ormanı Vatandaşa Kiralayalım
Neden köy derneklerine, muhtarlıklara, çevre gönüllülerine ya da üniversitelere belirli bölgeler şartlı kiralanmasın? “Sen bu ormanı koruyacaksın, yılda şu kadar fidan dikeceksin, orman yangınına karşı gözlem yapacaksın. Karşılığında gelir elde edebileceksin.” desek ne olur?
Elbette bu iş denetim ister, eğitim ister. Ama unutmayalım: Devletin gözü her yere yetmez. Ancak halk sahiplenirse, o orman gerçekten korunur.
Son Söz
Ormanı sadece "devlet malı" olarak görmek artık yetmiyor. Onu "milletin emaneti" olarak algılayıp herkesin katkısını sağlamak gerekiyor. Dünya değişiyor. Belki de ormanları korumanın yolu, onları paylaşmaktan geçiyordur.
Bir dostumuz : Ormanda gezen tavuk, bir dostumuz ormanda doğal mantar yetiştirme yapmak istiyor bunlara izin verilmeli , böylece ormanı halkımız benim ormanım çiftliğim diye korumaya başlayacaktır..
Hayırlı Günler Diliyorum